26 Haziran 2016 Pazar

Geri geldikkkkk

Herkeşlere günaydın,
Yazmayalı aylar aylar olmuş. Kendi hayatımda baya değişiklikler oldu. En önemlisi işe döndüm , 2 hafta sonra da diğer doğum yapan 3 anneyle birlikte işten çıkarıldım. Sanırım bu bambaşka bir yazı konusu.... Ama onu da yazacağım. Nitekim bu kadar doğum izninden sonra mart ayında resmi olaral ev hanımlığına terfi ettim. Bunları da inşallah uzun uzun yazıcam ama şimdi kafamda bambaşka konular :)
Okullar tatil olunca büyük oğlanı hem enerjisini atsın hem küçükle uğraşmaya çok vakit bulamasın diye yaz okuluna yazdırdım yarım gün. Sabah 9 öğlen 12:30 arası yarım gün. Bu saatler arası rahat etmem lazım normalde di mi ama hayırrrr zinharrrr rahat edemem ben. İnsan insanın kurdu ya benim başka insanın kurtluğuna ihtiyacım yok kendi kendimi hallediyorum sağolayım.
Sabah 9 da getiriyorum okula bebek de yanımızda öğlen 12:30 a kadar burda bekliyorum. Küçük oğlanı da burda kahvaltı ettiriyorum , uyutuyorum , oynatıyorum.
Peki neden :))))
İçime sinmiyor. Sabah ilk ders yüzme. Yüzmedem çıktıktan sonra 6-14 yaş arası 30 oğlan çocugu doluşuyor bir odaya giyiniyorlar. E bizimki nasıl giyinir, e biz bu çocuga devamlı mahrem yerlerini gösterme eğitimi verirken nasıl olacak bu iş derken yine o giyiniyor ama bm havlu tutup nasıl usturuplu giyinmesini öğreticem diye bekliyorum ders sonralarını. Millet çocugunu kampa yatılı yollar bende hala  bu tür eğitimler vereyim :) Neyse bu da gelir bu da geçer diyip hayırlı pazartesiler diliyorum.

Gökçe

28 Şubat 2016 Pazar

Bir Adam,Bir Kedi,Bir Ölüm


Şu ev düzenleme furyasına takılmışken Mari Kondo kitabın bir bölümünde kitaplarınızı da atın diyordu.Atmak değil ama başkalarına vermek onlarında okumasına katkı da bulunmak mantıklı diye düşünmüştüm.

Sonra şöyle kitaplığımdaki kitaplara baktım be hepsini versem bile içlerinde ayrılmak istemediğim kitaplar olduğunu gördüm.Zülfü Livaneli kitapları.Herhalde bütün kitaplarını alıp okuduğum tek yazar kendisi.

Kendisinin çok ünlü olmuş, herkesçe okunan kitapları var.

Mesela "Mutluluk".Hatta başrolünde Özgü Namal`ın, Murat Han `ın ve Talat Bulut`un oynadığı filmi bile çekildi.

Mesela "Serenad" ,kitap baya popüler oldu.Ne zaman gitsem D&R`ın listesinde 1 numaradaydı.

Ama gel gelelim benim favori kitabıma.Kitap kurgusu itibariyle siyasi içerikli.Ama nedense ben kitabın siyasi kısmıyla hiç ilgilenmedim.Kitabın baş kahramanının içselliği beni çok etkiledi ve sarstı.

Hatta komiktir kitabı bir kaç kez okudum, hatta daha komiği çevremdeki kimseyi bu kitap benim kadar sarsmadı.

Buraya kitabın kısa konusunu da yazayım bari;

Aslında siyasetle hiç alakası olmayan bir adamın çeşitli olaylar sonucu( ki bu kısmı anlatmıyorum,süprizi olsun o da kitabın) İsveç`e göçüşü ve orada yaşadıkları. Eğer okumadıysanız bir şans verin derim.

Bu arada kitabın ismi de yazının başlığı :)))

Gökçe

25 Şubat 2016 Perşembe

Boşanma sürecindeki çocuklu ailelere tavsiyeler




Geçenlerde bir "sınıf arkadaşıyla oyun için buluşma" esnasında, fark ettim ki arkadaşımızın annesi bize farklı bir adres veriyor.
Zaten yeni taşındıkları yepyeni bir sitede yaşıyorlardı. Ben de merakıma engel olamadım "hayırdır" ı çakıverdim.

Fısıldamalı bir cevap geldi malesef. "Babamız eski evde kaldı, biz buraya taşındık. "Henüz 2 hafta oldu".

Sonra içeri geçtik çocuklar bir yandan oynuyor, kadıncağız bana çay demlemiş börekle sunuyor falan. Açıkçası pek de tanımıyorum, sadece çok cici bi kadın olduğunu düşündüğüm bir sınıf annesi olarak biliyorum.


Neyse efendim, arada mutfaktayken birazcık daha bilgi alabildim.

Sonra benim de küçükken annemin babamın boşandığını söylediğim zaman kadın bir anda daha rahat hissetti kendini.
Orada da söylediğim, kendim tecrübe ederek yaşadığım bazı temel notkaları buraya da paylaşmak isterim.


Mutlaka her ailenin farklı bir boşanma hikayesi ve her çocuğun da farklı karakteri var. Ama ben kendi adıma geriye dönüp baktığımda yapabildiğim değerlendirmeleri paylaşmak istiyorum.



  •  Çocuklar bu durumu "kendi suçları" olduğuna çok çabuk inanırlar. Benim de sorunların kendi yaramazlıklarım ve davranışlarım yüzünden olduğuna inandığım bir dönem olmuştu. Hele hele, çocukla ilgili konularda çocuğun yanında çatışmaya düşüp sonra da "senin yüzünden kavga ediyoruz, sen geç yattığın için" gibi çok ölümcül olabilecek laflarla destekliyor olabilirsiniz. Siz orada sadece çocuğu erken yatırmaya çalışıyor olabilirsiniz ama çocuğun aklına takılan onun yüzünden kavga ediyor olduğunuzdur. 

  • Annenin üzülmesi, bir çocuk için gerçekten çok yıkıcı bir şey. Biliyorum çok çok zor bir dönem. Biliyorum hayat çok zorlaştı ve içinizde her daim bir burukluk ve üzüntü var.Ama mutlaka yüzünüze arada bir de olsa güler yüzünüzü takının, güçlü durun. Çocuğunuz en çok sizin yansıttığınız durumunuza üzülecektir. Siz mutlu olursanız günlük yaşantısında çocuğunuz da çok daha huzurlu olacaktır. Onlar için geniş kavramlardan daha önemli olan şey günlük yaşantılarının nasıl geçtiği aslında. 

  •  Evden ayrılan, yani çocukla daha az görüşecek taraf, büyük ihtimal baba,kişiye çok iş düşüyor. Çocuğun kafasında sürekli dönüp duran konu bu ebeveynini kaybettiği. Bunu destekleyecek hiç bir şey yapmayacağınız gibi, onu ne kadar sevdiğinizi ve ondan ayrılmanın aslında "keyfi" bir durum olmadığını mümkün olduğunca fazla  hissetirmelisiniz.

  • Benim takip ettiğim kadarıyla babaların yaptığı şeyler, çocuğu alıp babaannenin yanına götürmek, akrabaların yanına götürmek. Bunun bende uyandırdığı izlenim babanın çocuğuyla baş başa kalmaktan korktuğu/zor geldiği oluyor açıkçası.Babalar mutlaka ama mutlaka çocuklarıyla baş başa da uzun bir süre geçirmeliler. Tabi ki aile ile de görüşmek çocukların sevdikleri tarafından şımartılması da harika. Ama baş başa zaman, sinema, lunapark, yürüyüş, ne olursa artık, mutlaka gerekli.


  •  3. Kişiler: Bu çok karışık bir konu. Tabi ki zaman ilerledikçe hayatınızda yeni birileri olabilir. Bu konuda anneler daha "sağduyulu" davranırken, babalar malesef çocukla olan görüşmelerine hemen bu 3. kişiyi dahil etme derdinde oluyor. Bence hiç tanıştırmayın daha iyi:) Bunu düzgün yapmanın ve çocuğu üzmemenin bir yolu yok çünkü. Yaş ilerlerdikçe, çocuklar zaten kendiliklerinden anne babalarının mutlu olmasını,  biriyle tekrardan evlenmesini kendileri ister duruma geliyorlar.Ama hemen değil.İşler çok ciddiyse ve çok kısa süre içerisinde evleniyorsanız durum farklı. Mutlaka bir psikolojik danışmandan detsek alınmalı bu durumda diye düşünüyorum.

  •  Medeni olun. Medeni olmanız sizin için değil çocuğunuz için ölümcül olduğunu unutmayın. Eski eşinizle telefonda "rahat" konuşmanın bir yolunu bulun. Çünkü konuşacaksınız. Doğum günü partilerinde karşılaşacak, okul karne günlerinde mecburen görüşeceksiniz.Gerekirse bunu uygun bir zamanda oturup konuşun ve planlayın.


  • Çocuğun öğretmenleriyle konuşun ve okulda çok ciddi desteklenmesini sağlayın. Ben ilk okul 4/5 dönemindeydim. Bazı derslerde defter tutmayı tamamen bırakmış , kursta ders kırmaya başlamıştım. Sınıf öğretmenim, demek ki haberi vardı, çok üstümde durup desteklemişti neyse ki. Çocuğun okulda yaptığı "garip" haraketlerin hassasiyetle karşılanması gerektiğini okul bilmeli mutlaka.


Sevgiler,

Ceren

24 Şubat 2016 Çarşamba

Yorgun annelere kıyağımızdır


Çocuklar bebeklikten çıktıkları andan 5,6 yaşına kadar, hatta Gökçe'nin durumunda daha da uzun, size sararlar da sararlar bütün oyunlarda siz de katılın isterler. Onlarla hoplayıp zıplayıp habire "mış" gibi yapacak daha da önemlisi bunları 50. kez yaptığınızda da eğleniyor görünmelisiniz.

Bazen gerçekten sıkılmaktan da öte, yorun veya hasta olabiliyoruz. Bu durumlarda kurtarıcı olabilecek hem de vicdan azabı duymadan çocukların hala oynadıklarını düşündükleri oyun listesi hazırladık.

Biz ana başlıkları veriyoruz, gerisi hayal gücünüze kalmış:

Yorgun anneler için çocuklarla "yatarak" oynanabilecek oyunlar listesi


  • Uyuyan ve horlayan baba oyunu
  • Ambulansçılık
  • Doktorculuk
  • Sorunu olan kaplancık
  • İlgilenmiyorum oyunu
  • Kırılmış kurtcuk
  • Ben bir battaniyeyim oyunu
  • Sessiz dağ oyunu
  • Ölü denizanası oyunu
  • Etrafımda dön oyunu
  • Anne bir kaya olmuş oyunu
  • Görünmezlik oyunu
  • Göbeğimi gıdıkla oyunu

Sizlerin de ufaklıkları en az eforla oyalayabildiğiniz fikirleriniz varsa lütfen paylaşın:)

Ceren

21 Şubat 2016 Pazar

Ilkokul Maceralarımız


Bu tarz yazılara ay yine mi okul yazısı diyor olabilirsiniz. Ama inanın şu anda çocuğu 4-5 yaşında olan,yakında ilkokul velisi olacak anneler iiçin bu yazılar valla amme hizmeti. Keşke ben de önceden rastlasaydım da naif ,herşeyi ince ve pembe zanneden dünyam bu kadar sertleşmeseydi :)))

Normalde çevrenizi hayatınızdaki insanları seçiyorsunuz ona göre de etkileri oluyor. Ama çocuğunuz okula gittiği anda oradaki çevrenizi seçemiyorsunuz. Sizin gibiler var, bir de "bu insanlar cidden gerçek mi yok canım daha neler" olan var.

Bu gözler bu 2 sen de öğretmen masasından yazı sınavı yapılmış defterleri alıp sanki çocuğunun el yazısıymış gibi düzelten anneler mi görmedi, öğretmene yılbaşında lokum+yılbaşı çiçeği+altın alan anneler mi görmedi,gizli kurulan whatsup gruplarında öğretmenin doğumgünü hediyesi ne olacak tartışmaları mı görmedi( ki bu sene sıkı hazırlanıyorlar zannımca gökyüzüne isim yazdırıp havai fişek patlatacaklar), öğretmene gidip hocam dünkü soru da şurada takıldım nasıl yapayım diyen 30 küsur yaşında anneler mi görmedi.

Hahaha ama intikamımı çok pis almış olabilirim bu haftasonu. Öğretmen ödev olarak kartona Istanbul kartpostalları yapıştırın demiş. Ben ne yaptım. Whatsup grubuna ' Ay öyle ödev vermek olmaz,biz İstanbul'daki bir tarihin eserin maketini yapmayı düşünüyoruz "yazdım. Yarın okula gittiğimizde Sultan  Ahmet Camii'nin gerçeğe yakın halini göreceğime eminim. Ben 2 kartpostalı kartona yapıştırırken öbürlerinin maket yaparak bütün hafta sonlarını berbat ettiklerine eminim.
Nihohoho yaşasın kötülük:))))

Gökçe

18 Şubat 2016 Perşembe

Çocuk davranışları ve altın tabakta sunma hikayesi




Belki biliyorsunuzdur, yazılım sektöründe çalışmıştım senelerce. Çeşitli müşterilere bir çok yazılım/program projeleri yapmışlığımız var.
Neyse, orada öğrendiğim çok önemli bir kural vardı. "Müşteriye hiç bir şeyi atın tabakta sunma!"

Açıklaması şu, müşteriye anlaştığınız ve onun ihtiyacını karşılayan şeyler dışında ekstra bir şeyi zamanından önce ve "bedava" ya vermemelisin.Verirsen bu artık senin her zaman yapman gereken bir sorumluluk olur ve müşteri değerini de bilmez. Zamanı gelince ve müşterinin gerçekten ihtiyacı olduğunda bunu vermelisin.

Daha sonra çocuklarımı büyütürken bu laf hep aklıma gelirdi. Zira mesela bir restorana gittiğimizde çocuğum için "baştan gezsin etrafa bakınsın hevesini alsın, sonra mama sandalyesine oturturum" diye düşünürdüm.
Ama bu hep ters teperdi. Bu sefer ne önce ne sonra asla oturmazdı bir kere  o serbestliğin tadını alan çocuk. Çocuk dediğin "avans" mantığını anlamıyor.

Diyelim ki bir  "zaman" kısıt koyacağım oğlana, 15 dakika tv izle sonra ödevini yap gibi, bu da her zaman ters teptiği gibi bir de başta verdiğin iznin de hiç değeri kalmıyor.

Arada bir rahat etmek için biz anne babalar tableti / ipad'i çocuğa sunarken de aynı kural işliyor.
Eve arkadaşı geliyor. Eğer ta en başta bir yarım saat verirsem izin, sonraki 2 saatte alamıyorum ellerinden.

Ama en baştan izin vermezsem en azından uzunca bir süre başka şeylerle oyalanıyor ve hatta bazen hiç tableti ellerine almıyorlar.

Siz ne dersiniz, çocuklara avans mutluluklar vermenin aslında işe yaradığı oluyor mu?


Ceren

16 Şubat 2016 Salı

Bebek Odası

İşe başlamadan önce evdeki düzeni biraz olsun oturtmak istiyorum.  Bunlardan biri de bebeğin oda durumu. 2 yaşına kadar bizim odada diye düşünüyorum. Ama yine de bir de kendi alanı olmalı.Çünkü abisinin de var. Ilk başta abiyle aynı odayı kullanırlar diye düşündüm ama yaş farkımız oldukça fazla. Abinin kendi odası,kendi düzeni var. E hadi onu da bozmayalım dedik. Şimdiye kadar biz bebekle küçük odada aynı yatakta yattık. Düzeni aynı oda ayrı yataklara çevirmeye çalışıyorum. Ama o da co-sleeping denen şey olsun istedim. Belki sizden de fikir gelir,akıl akıldan üstünde diye aklımdakileri şimdi buraya yazıyorum.

Şimdilik odaydı,takımdı istediğimiz için şimdilik İkea'daki yataklara bakıyorum. En içime sinen de sanki şu aşağı resimdeki oldu. Modeli Ikea Gonatt.
Bebek Yatağı

Yandaki korkulukları çıkartırım,eğer benim yataktan kısa kalırsa da altına yükseltici yapar co-sleeping konumuna getiririm diye düşündüm.

Bu gece için düşündüklerim. Bir de gündüz için düşündüklerim var. Bu aralar Montessori sistemine sarmış vaziyetteyim. Sistemi de biraz ucundan köşesinden yakalamak için gündüz yer yatağı planım var. Yine ince bir sunta üstünde yatak düşünüyor. Gündüz bebek burAda yapabilir. Içinde sadece çekyat ve ufak bir kütüphanenin bulunduğu küçük bir odamız mevcut. Odada kütüphane sabit kalır ,alt rafları boşaltıp miniğe ait kitapları koyarım,bir de cd çalar alırım diye düşündüm. Çek yat yerine de bir sürü minder alırsam bebeğe de kendi özel alanı olur diye düşündüm.

Şu Montessori sistemini de iyice takip ediyorum. Yüzeysel uygulamaktansa bütün mantığını öğrenip aklıma yatanı uygulamak istiyorum.

Bir de bebeğin odası için 2 tane kafamda koyduğum  eşya var. Biri cafenohut diye bir blogda gördüğüm haritadan yapılmış kelebekler,diğeri de kepçeden bir bulut ve ondan düşen rengarenk damlalar. Onun resmi pek çok yerde var ,kendim yapmak istiyorum. Yapınca paylaşacağım:)))





Gökçe